Bilmeme sevgisi kuşkucu ruh yapısına ilk bakışta ne denli sağgörülü görünürse görünsün, bu tutum kendini herhangi bir uslamlama zemininde değil, ama ancak kişisel bir güvensizlik, dünyaya kuşku ile bakan bir öznellik zemininde aklayabilir. İnsanı indirgeyen, insanı bilgisizliğe, önemsizliğe, değersizliğe yazgılayan bu kuşkuculuk akladığını sandığı doğal bilimi de olanaksız sayar ve ona ancak öznel görüngüler düzleminde izin verir. Kant amacını gizlemez, ve “inanca yer açabilmek için bilgiyi yok ettim” der. — Hegel Alman felsefeciliğinin açılışını yapan Kant’ın kuşkuculuğuna göre insana saman ve küspe salık verilmelidir diyordu.
Eğer gene de Kant’ın ‘felsefesinden’ söz edeceksek, onun ‘felsefesinin’ önemi ve değeri düşünce için bir sınır-polisi olma işlevinde değil, ama tersine Hume’un çağrışımcılığından olduğu gibi metafiziksel inakçılıktan da uzaklaşarak Arı Usu gerçek doğasında tanıma gereksinimini göstermesinde yatar — geleneksel anlamda metafizikten Mantığa, kavramın bilimine geçiş isteğinde. Gerçekten de, Kant’ta felsefe arayan düşünce onun Kategorilerinde mantığın dizgeselleştirilmesi eğilimini, ama yalnızca eğilimini bulacaktır — şuradan buradan toparlanan kavramların tanıtlamasız ve salt dışsal bir düzenlemesini. Yine, diyalektiğin ilk belirgin modern önsezisi de ondadır — ama yalnızca reddedilmek üzere (“Aşkınsal Diyalektik” bütün bir Arı Usun Eleştirisi’nin yarısını oluşturur). Kant için diyalektik nesnel değil, ama yalnızca çatışkıları içindeki soyut düşünceye, Anlağa ait öznel bir düşünme anomalisidir.
Kant’ın felsefesinin önemi ve değeri Avrupa’da onun katkısına bile gereksinebilen felsefeciliğin düzeyi tarafından belirlenir. Ve felsefeye onun yoluyla ulaşan Alman idealistlerinin ona olan derin borçları yoluyla da olsa, yadsıdığına ve çürüttüğüne inandığı o tarihsel felsefe sürecine bağlanır.
— A. Yardımlı.