"Karısında olduğu gibi, çocukları konusunda da bahtsızdı Bay Courval, iki çocuğu olmuştu yalnızca. Çok genç yaşında kaybettiği kızı ve 15 yaşında iken onu tıpkı karısının yaptığı gibi terk eden oğlu vardı. Oğlu da annesininki gibi ahlaksızlık ve şehvet düşkünlüğü sebebiyle terk etmişti onu. Hiçbir şeyin onu bu canavara bağlayamayacağına inanarak, oğlunu mirasından mahrum etmeyi göze alacak ve sahip olduklarını vasiyetle yeni evleneceği karısından olacak çocuklarına bırakacaktı. 15 bin frank civarında bir yıllık geliri vardı, vaktiyle birkaç işte görev yapmıştı, biriktirdiği para emeğinin meyvesiydi ve parasını değer verdiği, saygı duyduğu bir iki dostuyla yiyor, bu geliri sayesinde saygın bir tutumla geçimini sürdürüyordu. Arkadaşları onu bazen Saint-Marc sokağında bulunan sevimli bir daire tuttuğu Paris’te görür, sıklıkla da Nemours yakınlarında küçük, hoş bir arazide rastlardı ona, Courval yılın üçte ikisini bu arazide geçirirdi."
Donatien Alphonse François le Marquis de Sade (Fransızca okunuşu:maʁki: dəsad) (d. 2 Haziran 1740 - ö. 2 Aralık 1814), Fransız aristokrat ve felsefe yazarı. Erotik edebiyat'ın önemli yazarlarındandır, genellikle sert pornografik yazılar yazardı.
Yaklaşık 29 yılını hapisanede, 13 yılını akıl hastanesinde geçirmiştir ve en önemli eseri Sodom'un 120 Günü'nü hapishanede yazmıştır. Bir diğer önemli eseri de Justine'dir. Sadizm'in kökeninin onun yazdıklarına dayandığı bilinir.
Yazılarında ahlakı, yasayı, dini öğeleri dikkate almadan aşırı özgürlüğü (hatta ahlaksızlığı) ve en iyinin zevk olduğunu savunuyordu. Sade, 32 yıl farklı hapishanelerde ve akıl hastanesinde hapsedildi; onbir yıl Paris'te (on yılı Bastille'de geçti), bir ay Conciergerie'de, iki yıl kalede, bir yıl Madelonnettes'de, üç yıl Bicêtre'de, bir yıl Sainte-Pélagie'de ve 13 yıl Charenton akıl hastanesinde. Yazılarının çoğunu tutuklu olduğu dönemde yazdı. "Sadizm" kavramı adından türetilmiştir.
Sade kitaplarında kişilerarası ilişkilerde insanın insansal yanı bir kez yitirildiğinde, neler olabileceğinin bilgisini verir. Kişilerarası ilişkilerde insanın sahip olduğu onur bir yana bırakıldığında, ortaya çıkan yeni ilke kendi yararını koruma sonuna kadar götürülecek olursa; zorunlu olarak "sadizm"e varılır. Yani insandaki insansal olan tek şey doğaysa, doğrudan doğa nedenselliği insan türünün yapıp etmelerini belirliyorsa, insan olmak cani olmayı da beraberinde doğal olarak taşır. Eserlerinde ahlaksal eylemin belirleyicisi olarak etik değerler değil de, içgüdüler ya da "koşullu buyruklar" eylemin "ilkesi" yapılırsa neler olacağını anlatır.