Estonya edebiyatının tartışmasız en büyük ismi A. H. Tammsaare “Bir Alman Sevdim” eseriyle, ilk kez Türkçede!
Maddi sıkıntılar nedeniyle üniversite eğitimini yarıda bırakan genç Eston aydın Oskar, fakir bir eski aristokrat Baltık Alman kızı Erika'ya aşık olur. Zaman içinde Erika’nın büyükbabası ortaya çıktığında ilişki derin bir çıkmaza gireceklerdir. Estonya'nın ilk bağımsızlık döneminde toprak reformu yapılmış ve ülke sözde uluslaşmıştır, işte bu aşk gerilimi içinde sosyal konumlar, müthiş bir sorgulama zemini ortaya çıkarır: Oskar, Erika'nın dedesinden kız isterken, acaba Erika’nın ünvanını mı istemektedir, yoksa belki de eski köle ruhu, Alman aristokrasisine hizmet için kendini paralamaktadır!
Tammsaare, Baltık diyarının Tolstoy/Dostoyevski’si olarak isim yapacağı muhteşem “Hakikat ve Adalet” beşlisinden hemen sonra kaleme alır bu aşk romanını. Tammsaare’nin tüm kitaplarında olduğu gibi yine sosyal gerilimler, Estonya’nın uluslaşması süreci kitabın ruhunun merkezindedir. Dönemin eleştirmenleri tarafından "Eston psikolojik realizminin başyapıtı" olarak nitelendirilen roman, yazarın sanatsal olgunluğunun doruk noktasını temsil eder. Eser, 1935 yılında yayınlanır ve bir yıl sonra “Eesti Panka” ödülünü kazanır.
Fihrist olarak, ulus inşasının sancılı dönemini bizlere tüm psikolojik derinliğiyle sunan bu eşsiz ismi, Tammsaare’yi ve “Bir Alman Sevdim”i Türkçeye kazandırmaktan mutluluk duyuyoruz.
Anton Hansen Tammsaare, 20. yüzyıl Estonya edebiyatının en etkili ismi ve modern Eston romanının mimarı olarak kabul edilir. 25 Ocak 1878’de Järvamaa’daki Albu köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen yazar, doğduğu “Tammsaare” çiftliğinin adını takma ad olarak benimsemiştir. Tartu Üniversitesi’nde hukuk eğitimi almış, ancak tüberküloz hastalığı yaşamını derinden etkileyerek hem akademik kariyerini sonlandırmış hem de yazarlık serüveninin başlamasına vesile olmuştur. Hastalığın getirdiği izolasyon ve ölümle iç içe yaşama deneyimi, eserlerinin felsefi derinliğini şekillendirmiştir.
İlk büyük başarısı olan “Kõrboja peremees” (1922, Çorak Toprakların Efendisi), kırsal yaşamın sertliğini ve toprağa bağlı insanların mücadelesini anlatan güçlü bir çalışmadır. “Põrgupõhja uus Vanapagan” (1939, Cehennemin Dibindeki Yeni Şeytan) adlı satirik romanında ise toplumsal eleştiriye yönelerek modern dünya düzeninin absürtlüklerini mizahi bir dille işlemiştir. Aynı zamanda tiyatro yazarı olan Tammsaare, "Juudit” (1921) adlı dramında İncil'den yola çıkarak kadın kimliği ve fedakarlık temalarını ele alırken, hikaye türünde de “Noored hinged” (Genç Ruhlar) gibi etkili örnekler vermiştir.
“Tõde ja õigus” serisi ise yalnızca Tammsaare’nin başyapıtı değil, aynı zamanda Eston edebiyatının en zirve eseridir. 1926-1933 yılları arasında tamamlanan bu epik çalışma, Kreutzwald ailesinin üç kuşağını takip ederek 19. yüzyıl sonundan 20. yüzyıl başına kadar uzanan toplumsal dönüşümü panoramik bir perspektifle sunar. Yazar, feodal tarım toplumundan kapitalist modern dünyaya geçişi, bireysel ahlaki çelişkileri ve varoluşsal sorgulamaları ustaca harmanlayarak Dostoyevski ve Tolstoy geleneğini Eston kültürüne adapte etmiştir.
Tammsaare’nin sanatsal mirası, ulusal kimlik inşasından evrensel insani temaların işlenmesine uzanan geniş bir yelpaze sunar. Çarlık Rusyası’nın baskısı altında yaşayan Estonya'nın bağımsızlık mücadelesine tanıklık eden yazar, milli uyanış döneminin ruhunu eserlerine yansıtırken, aynı zamanda modernleşmenin getirdiği bireysel yabancılaşmayı da derinlemesine ele almıştır. 1 Mart 1940’ta Tallinn'de hayata veda eden Tammsaare, günümüzde Estonya’nın en prestijli edebiyat ödülüne adını vermiş, eserleri 30’dan fazla dile çevrilerek dünya edebiyatında kalıcı bir yer edinmiştir.