Tolstoy, eserlerinde ilkbahardan iki şekilde söz eder: Her şeye, bütün kötülüklere rağmen ilkbahar güzeldir, müjdedir ve zaten güzel olan her şey, onda daha da güzelleşir. Şair ve yazarlar tarafından ilkbahar bu kadar iltifata layık görülürken sonbahar, hayat veren hiçbir şeyle bağdaştırılmaz. O, gidişin ayak seslerini barındırır derinlerde ve hiçbir güç arındıramaz sonbaharı bu yükten. Bütün şairlerle yazarlar ağız birliği edip sussalar ve ona böyle özellikler vermekten vazgeçseler de insanın ara sıra gözünü gökyüzüne çevirmesi yeterlidir. Göçmen kuşlar yeter sonbaharı ele vermeye. Fakat bu göçe şahit olmak için gözü uzaklara çevirmeye gerek yoktur. Göç, Karabatak’ın sayfalarında başlıyor.
Karabatak dosyasının semalarında uçuruyor şairleriyle bütünleşen efsanevi kuşları. “Bülbül”ü, “Kuzgun”u, “Simurg’un kuşları”nı, “Albatros”u, “Akbaba”yı, “Güvercin”i, “Kartal”ı, “Turna”yı ve elbette “Karabatak”ı. Ama başka şairleri de var Karabatak’ın: Hüseyin Akın, Ayşe Sevim, Çayan Özvaran, Nurettin Durman, Dursun Güzel, Hüseyin Karaca, Yusuf Duruk, Meryem Kılıç, Sümeyra Yaman, Hasan Akay, Kamil Remzi Cin, Şafak Çelik, Emirhan Kömürcü, Fuat Eren ve F. Nuriye Torun.
Bu sayının poetika yazarları: “Şairlerin Mekânla İlişkileri üzerine Notlar” yazısıyla Ali Galip Yener, “Yüksek Gerilimli ve Çoksesli Bir Şiir: Av Edebiyatı” yazısıyla Mustafa Kurt, “Şair ve Aktör” yazısıyla Hüseyin Karaca. “Sönmüş Ateşin Gülü” başlıklı deneme yazısıyla Mehmet Sabri Genç yine sarsıyor ruhlarımızı. “Ömer Hayyam Rübailerinin Üç (Dört) Tercümesi Hakkında” eleştiri yazısıyla Naci Akıncı kitap köşemizi zenginleştiriyor. Odak sayfasının bu sayıdaki usta fotoğrafçısı ise Metin Arabacı.
Karabatak onuncu sayısında da unutulmayacak bir röportaj sunuyor okurlarına. “Küçük Şey Yoktur” ve “Bir’in Sırrı” adlı eserleriyle dünyaya ve yaratılışa yepyeni bir gözle bakmayı öğreten Kemal Ural, bu ayki konuğumuz. “Dünyanın En Büyük Sevgileri ve Acıları Gizli Kalanlardır” diyen Kemal Ural münzevi sessizliğini ilk kez bozuyor. Elli üç sene önce yayınladığı Şule Dergisi’nin hazırlıklarını ve kısa ama iz bırakan öyküsünü paylaşıyor okurlarımızla.
Bu sayının öykücülerine gelince: “Ilık Kar”la Güzide Ertürk, “Rüyasında Deniz Gören Adam”la Hasibe Çerko, “Uzun Kışın Suçlusu”yla Demet Soysal, “Sadekâr”la Sümeyra İkiz, “Ağlamak Özlenir” ve “Bana Rengini Söyle Çocuk”la Bünyamin Demirci.
Ayrıca her sayının değişmez isimlerini zikretmek gerek: Gezi yazılarıyla Rahşan Tekşen, F. Hande Topbaş ve H. Hümeyra Şahin; tiyatro yazısıyla Hüseyin Sorgun; sinema yazısıyla Hakan Bilge; aktivist yazılarıyla Oya İşeri Gever; fotoğraflarıyla Kemal Kaya; Kemal Ural çizimiyle Ertan Sertöz; fotomanipülasyonları ve enfes tasarımlarıyla Sedat Gever.
Sonbahar göçü Karabatak’ın sayfalarında başlıyor.